DEVAM: 146-147.
Rüku'da Ve Secdede Ne Söylenir?
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ يُونُسَ
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
يَعْنِي
ابْنَ سَعْدٍ
عَنْ أَيُّوبَ
بْنِ مُوسَى
أَوْ مُوسَى
بْنِ أَيُّوبَ
عَنْ رَجُلٍ
مِنْ قَوْمِهِ
عَنْ
عُقْبَةَ
بْنِ عَامِرٍ
بِمَعْنَاهُ
زَادَ قَالَ
فَكَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا رَكَعَ
قَالَ
سُبْحَانَ
رَبِّيَ
الْعَظِيمِ
وَبِحَمْدِهِ
ثَلَاثًا
وَإِذَا
سَجَدَ قَالَ
سُبْحَانَ
رَبِّيَ
الْأَعْلَى
وَبِحَمْدِهِ
ثَلَاثًا
قَالَ أَبُو
دَاوُد
وَهَذِهِ
الزِّيَادَةُ
نَخَافُ أَنْ
لَا تَكُونَ
مَحْفُوظَةً
قَالَ أَبُو
دَاوُد
انْفَرَدَ
أَهْلُ
مِصْرَ بِإِسْنَادِ
هَذَيْنِ
الْحَدِيثَيْنِ
حَدِيثِ
الرَّبِيعِ
وَحَدِيثِ
أَحْمَدَ بْنِ
يُونُسَ
(Bir önceki (869.)
hadisin) manası Ukbe b. Amir'den de rivayet edildi. (Ancak Ukbe bu rivayete
bazı) ilaveler yaparak (şunları) söyledi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) rükü'a vardığı zaman üç defa, Sübhane Rabbiye'l-azîm ve bihamdihî, Derdi. Secdeye vardığı zaman da üç defa;
"Sübhane Rabbiye'l-a'la ve bihamdihî derdi.
Ebu Davud dediki: Bu
ilavenin (tamamının "ve bihamdih" kelimesinin mahfuz (bir rivayet)
olmamasından korkuyorum. (yine) Ebu Davud (bu hadisle bundan önceki hadisi kast
ederek) dedi ki: Şu iki hadisin (yani) er-Rabi' hadisiyle Ahmed b. Yunus hadisinin
senedinde sadece Mısırlılar bulunmaktadır.
Diğer tahric: İbn Mace,
ikame; Darimî, salat; Ahmed b. Hanbel, IV, 155.
AÇIKLAMA:
Bir numara önce
tercümesini sunduğumuz hadis-i şerif aynı zamanda mana olarak bir de Ukbe b.
Ahir vasıtasıyle nakledilmiştir. Ancak bu rivayette bazı İlaveler vardır. Ebu
Davud bu ilavenin mahfuz bir senede dayanmadığına" "Bu ilavenin
mahfuz olmamasından korkuyorum" sözleriyle işaret etmektedir. Avnu'l-Ma'bud
sahibi, "Mahfuz hadis şaz hadisin zıddı olan hadistir" diye, şaz
hadisi de "makbul bir ravinin kendisinden daha makbul bir raviye muhalif
olarak rivayet ettiği hadistir" diye tarif etmektedir. Buna göre
"makbul olan bir ravinin kendisi kadar makbul olmayan bir raviye muhalif
olarak rivayet ettiği hadise "mahfuz hadis'1 denir ki, kendisine muhalif
olan şaz hadise tercih edilir. Ebu Davud'a göre hadisde bulunan ilaveleri
rivayet eden raviler, aksini rivayet eden ra-viler kadar makbul görünmüyorlar.
Bu bakımdan tercih edilebilecek bir özellik taşımıyorlar.
Gerçekten bu ilavelerin
bulunduğu hadislerin senetlerinde zayıflık vardır. Darekutnî'nin rivayet
ettiği hadisin senedinde bulunan Muhammed b. Ebî Leyla zayıftır. Aynı şekilde
es-seriy b. İsmail kanalıyla naklettiği hadiste de bu ilaveler bulunmaktadır.
Ne varki es-serıy de zayıftır. Mevzumuzu teşkil eden hadisin senedinde de
kimliği meçhul kimseler vardır.
Bundan bir numara önce
terceme ettiğimiz hadiste de bu ilave bulunmamaktaydı. Aynı şekilde Ahmed b.
Hanbel ile İbn Mace, Darimî ve Taha-vî'nin Ukbe'den rivayet ettikleri aynı
konudaki hadislerde ve yine Tahavî'nin Ali b. Ebî Talib'den yaptığı rivayette
de bu ilave bulunmuyor. İşte bu gibi durumlar musannif Ebu Davud'da bu ilavenin
sıhhatinde şübheler olduğu kanaatini uyandırmıştır. Ancak "ilave"
sözüyle hangi kelimelerin kastedildiği mevzuunda da ihtilaf vardır. Bazılarına
göre bir evvelki hadise nisbetle Ukbe"nin rivayet ettiği ve mevzumuzu
teşkil eden hadisteki cümlelerin tümüdür. Bazılarına göre de sadece
kelimesidir.